Vücudumuzun kontrol merkezi beynimizdir. Tüm hareketlerimizin yönetildiği ve öğrenmeden işitmeye, konuşmadan anlamaya bütün bilgi girdilerinin işlenip anlamlandırılması da beynimizde gerçekleşir. Bir nevi vücudumuzun kontrol paneli olan bu özel organ, anne karnında gelişmekte olduğu dönemlerde doğum sırasında ve sonrasında çeşitli olumsuz faktörlerden etkilenebilmektedir. Serebral palsi, “gelişmekte olan beyinde doğum öncesi, doğum ve doğum sonrası zedelenme sonucu gelişen ilerleyici olmayan ancak yaşla birlikte değişebilen, hareketi kısıtlayan kalıcı motor işlev kaybı, duruş ve hareket bozukluğudur” şeklinde tanımlanmaktadır.
Hiçbir aile çocuklarının böyle bir sorunla doğmasını ya da sonradan böyle bir sorunla karşılaşmasını istemez. İstemez ama bu hastalığın önüne geçilmesi için yeter şart değildir. Her şeyden önce nelerin bu hastalığa sebep olduğunu bilemek ve öncesinde üzerimize düşen kısmı yapmamız gerekir. Anne karnın da yani doğum esnasında ve sonrasın hastalık nedenlerine ve risk faktörlerine bakacak olursak; genetik faktörler(yakın akraba evlilikleri…), kan uyuşmazlığı(evlenmeden önce bunla alakalı artık kan tahlili yaptırılıyor), annede olan kontrol altına alınmamış şeker hastalığı, 40 yaşın üzerinde gebe kalmak, travma gibi sebeplerle kanama olması, gebelik döneminde geçirilen döküntülü hastalıklar(kızamık…), röntgen ışınlarına maruz kalma, zehirlenmeler, ikiz veya üçüz doğum, doğum sonrasında bebeğin geçirdiği yüksek ateşli hastalıklar, 34-36 haftadan önce olan doğumlar, 2500gr dan düşük olan doğum ağrılığı, zor ve müdahale gerektiren doğumlar, kafa travmaları, uzun süren sarılık,kullanılan ilaçlar, alkol, sigara, vitamin eksikliği, sosyo-kültürel çevre ve beslenme kalitesi gibi faktörlerin bebeği etkilemektedir.
Doğumdan sonra anne bebeğin çok ağlaması, emmemesi, zamanı geldiği halde başını tutamaması ve oturamama gibi şikâyetlerle hastaneye başvurur. Üç aya kadar başını tutamama 7-8 aya kadar sırtüstünden yüz üstüne dönememesi, emmeme, yutmadan bozukluk ihtimali güçlendiren belirtirlerdir. Sonradan oluşabilecek durumlarla ortaya çıkması ise fonksiyonel seviyenin düşmesi en göze çarpan değişikliktir. ‘Çocuğum yürümeye başladı sonra bir şey oldu yürümeyi bıraktı’ diye şikâyetler olur. Tanının konması sürecin başlamasıyla geciktirilmeden fizik tedavi ve rehabilitasyona başlanması gerekir.
Ülkemizde artık erken dönemde de fizyoterapiste yönlendirmelerin başlaması sevindirici… Fiziksel olarak ilerlememe, ortaya çıkacak kasılmalar, istemsiz hareketler ya da gevşeklik gibi sorunlar olacaktır. Erken fizyoterapiste ulaşan hastalarda bunlardan dolayı ikincil gelişebilecek yürüyememe, kalça ve omuz çıkığı, solunum problemleri, eli kullanamama, kas kısalıkları, zekâ gelişiminin etkilenmesi, diğer eklem sorunları gibi problemlerin önlenmesini sağlamak kolaylaşacaktır.
Sağlıklı, mutlu ve ağrısız günler dileğimle…